Ana Sayfa Arama
Sosyal Medya

    Asgari ücret açlık sınırının altında nasıl kaldı? Ekonomist Enes Özkan karamsar tabloyu açıkladı

    Ekonomist Enes Özkan, asgari ücretin açlık sınırının altında kalmasıyla ilgili sosyoekonomik tespitlerde bulundu. Özkan’ın ortaya koyduğu karamsar tablo, doğurganlık ve yaşlanma ilişkisini de gözler önüne serdi.

    Ekonomist Enes Özkan, asgari ücretin açlık sınırının altında kalmasıyla ilgili

    CNBC-e’de asgari ücretin açlık sınırının altında kalması hakkında önemli tespitlerde bulunan Ekonomist Enes Özkan, “Zaten bu grafikte gördüğünüz üzere asgari ücret açlık sınırını kovalıyor ama maalesef çok da yetişemiyor gibi duruyor. Bir de sonuçta TÜK’in yaptığı araştırma aslında Ankara fiyatlarını yansıtıyor.” dedi.

    Özkan’ın açıklamalarının satır başları ise şu şekilde:

    Yani biz bir de İstanbul’da yaşayan insanları düşünürsek veya Ankara’nın belki ilçe olarak daha pahalı yerleri belki Türkiye’nin daha pahalı yerlerini de düşünürsek bu fiyatın şeyin bu rakamların çok daha yukarı gittiğini görmek mümkün. Özellikle İstanbul’daki insanlar için hakikaten hayat artık dayanılmaz noktaya doğru gidiyor. Bu 4 kişilik bir ailenin yani o klasik bir ölçüm metodu 4 kişilik bir aile işte iki çocuk anne baba ve orada artık görüyoruz ki önceden sadece sosyoekonomik açıdan yüksek gelire sahip insanlar.

    Aslında çocuk yapma eğilimi azalırken bu rakamlara baktığınızda bu grafiğe baktığınızda sosyoekonomik seviyesi daha aşağıda olan insanların da Türkiye’de doğum oranının azaldığını da görüyoruz. Veriler bunlara işaret ediyor. Bunların hiçbiri ekonomiden ve aslında buradaki grafikten azade şeyler değil. Yani Türkiye’nin hakikaten çok ciddi problemleri var işte erken sanayisizleşme problemi var. Bir cari açık problemi var. Her ne kadar milli geliri oranı düşük olsa da bütçe açığı problemi var.

    Asgari ücret açlık sınırının altında nasıl kaldı? Ekonomist Enes Özkan karamsar tabloyu açıkladı

    İstihdamda ne işsizlikte istihdamda ne eğitimde olan gençler var yani bunlara işsiz bile diyemiyoruz. Ya farklı bir kategori artık. Onlar var ve de üstüne nüfusun artış hızının azalması Türkiye’nin verimlilik kaybıyla birlikte bunun da eklenmesini göz önüne aldığımızda hakikaten önümüzdeki 10 yıllar 20 yıllar 30 yıllar bize ne getirecek böyle çok umut vadeden bir şey durmuyor gibi.